Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  85 / 166 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 85 / 166 Next Page
Page Background

N

AMAZ

299

Hanefîler'e göre, bir yerde cuma namazı kılınabilmesi için, o yerde cuma

namazı kılınmasına, yetkili kimse tarafından herkese açık olmak üzere izin

verilmesi şarttır. Buna göre, belli bir yerde bulunan kimseler, cuma namazı

kılınmasına izin verilmiş camide, sadece belirli kimseler girmek kaydıyla

cuma namazı kılamazlar. Ancak başka kimselerin de girmesine müsaade

edildiği halde, başka kimseler gelmese ve sadece oradaki kimseler kılsalar,

cuma namazları sahih olur.

Güvenlik ve gizliliğin korunması gibi sebeplerle herkese açık olmayan

yerlerde bulunan cemaat cuma namazı kılabilir. Burada izn-i âm şartı zaru-

ret sebebiyle kalkmış olur.

6. Hutbe

Cuma namazının sıhhat şartlarından birisinin de hutbe olduğu husu-

sunda fakihler görüş birliği içindedirler. Ancak cuma namazının sıhhat şart-

larından olan hutbenin rükünleri ve geçerlilik şartları konusunda mezhepler

arasında görüş farklılıkları vardır.

Hutbe, birilerine hitap etmek, bir şeyler söylemek demektir. Haftada bir

gün bir mekânda toplanmış olan müminlerin başta dinî konular olmak

üzere, onların hayatlarını kolaylaştıracak, ilişkilerini uyumlu hale getirecek

her konuda aydınlatılması için hutbe bir vesile ve bir fırsattır. Hutbe esasen

bu amacı gerçekleştirmek için düşünülmüştür; bu sebeple cemaatin bilip

anladığı bir dille irad edilir.

Cuma namazının bir parçasını teşkil eden hutbenin varlığı, fıkhen geçer-

liliği veya en güzel şekilde ifası için bazı şartlar aranır. Bunlar ilmihal dilinde

hutbenin rükünleri, şartları ve sünnetleri olarak anılır.

aa) Hutbenin Rüknü

Ebû Hanîfe'ye göre hutbenin rüknü yani temel unsuru Allah'ı zikretmekten

ibaret olduğu için, hutbe niyetiyle “elhamdülillah” veya “sübhânallâh” veya “lâ

ilâhe illallah” demek suretiyle hutbe yerine getirilmiş olur. Fakat bu kadarla

yetinilmesi mekruhtur. Ebû Yûsuf ve Muhammed'e göre ise hutbenin rüknü,

hutbe denilecek miktarda bir zikirden ibarettir ki, bu zikrin uzunluğunun da en

az teşehhüd miktarı kadar yani Tahiyyât duası kadar olması gerekir.

İmam Mâlik'e göre hutbenin rüknü, müminlere hitaben müjdeli veya sa-

kındırıcı ifade taşımasıdır.