222
İ
LMİHAL
giden bir ırmağa, namaz kılmayı da bu ırmakta her gün beş kere yıkanmaya
benzetmiş ve şöyle demiştir: "Ne dersiniz, birinizin kapısının önünden bir ır-
mak geçse ve o kimse orada günde beş kere yıkansa bedeninde hiç kir kalır
mı?" Sahâbîler, "Kalmaz, ey Tanrı elçisi" deyince Peygamberimiz "İşte beş vakit
namaz buna benzer. Allah namaz sayesinde günahları siler" demiştir (Buhârî,
“Mevâk
ý
t”, 6; Müslim, “Mesâcid”, 282).
Aşağıda namazın biçimsel olarak sahih olmasının şartları üzerinde du-
rulacaktır. Fakat asla hatırdan çıkarmamak gerekir ki, sayılacak olan şartlar,
namazın sadece dış görünüşünü sağlam yapmaya yeterli olacağı gibi, na-
mazın sayılacak olan sünnetleri ve âdâbı da onun dış görünüşünün süslen-
mesini ve güzel görünmesini sağlamaya yeterli olacaktır. Fakat bu şartları
yerine getirmek, namazı ikame etmek, ayakta tutmak sayılmaz. Namazın
özü, kalbin huşû ve huzur içinde olmasıdır. Kalbin huzur ve huşûu yoksa
kılınan namaz, bir heykeltraşın özene bezene ve tüm sanatkarlığını ortaya
koyarak yaptığı bir insan heykelinden farklı olmayacaktır. Allah bu noktayı
şöyle belirtmektedir:
"Beni anmak için namaz kıl"
(Tâhâ 20/14). Bu âyetle
namaz Allah'ı anmanın bir yolu olarak önerildiği gibi, aynı zamanda nama-
zın Allah'ı anmaktan ibaret olduğu da vurgulanmaktadır. Çünkü Allah'ı an-
mak için namaza duran kişi, namaz boyunca Rabbin huzurunda durduğun-
dan gaflet ederek namaza hakkını vermemiş ise nasıl Allah'ı anmış sayılabi-
lir? Devlet başkanıyla görüşmek, ondan bir şeyler talep etmek isteyen kişi,
bu imkânı bulup onun huzuruna çıktığında onunla görüşmek yerine, orada
bulunan eşya ile ilgilense veya yanında getirdiği kitabı okusa veya bir şar-
kının veya şiirin sözlerini mırıldansa, o devlet başkanının muhtemel tepki-
sini bir tarafa bırakalım, buna görüşme denir mi, gelen kişi arzusunu iletmiş
olur mu? Bu basit örneğin de gösterdiği gibi namaza duran kişi, Allah'ın
huzurunda olduğunu bilmeli, bunu hissetmelidir.
"Ne dediğinizi bilinceye
kadar namaza yaklaşmayın"
(en-Nisâ 4/43) ifadesi ne dediğinden haberi
olmayan sarhoş kimselere yönelik olmakla birlikte namazda tam bir şuur ve
huşûun gerektiğini de anlatmaktadır. Yine Kur'an'da, namaz kılarken gaflet
ve ciddiyetsizlik içinde olanlar ağır bir üslûpla zemmedilir (el-Mâûn 107/4-5).
Allah insanların kalıplarına değil kalplerine bakar.
Fakihler, zahire göre hüküm verdikleri ve görünür şartların düzgün şe-
kilde yerine getirilmesiyle ilgilendikleri için namazın şartlarından bahseder-
ken namazda huşû ve huzuru, namazın olmazsa olmaz şartları arasında
saymamışlar, sadece bu yönde öneri ve uyarıda bulunmakla yetinmişlerdir.
Çünkü ihlâs, kalp huzuru ve huşû, kalbin ameli olup gizli, bâtınî bir durum-
dur. Namazın bâtınî-derunî şart ve gayelerinin gerçekleşmesi mükellefin