Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  6 / 166 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 6 / 166 Next Page
Page Background

220

İ

LMİHAL

olma"

(el-A‘râf 7/205)

âyeti namazın başlangıçtaki durumuyla ilişkili görül-

mektedir. Yine yaygın kabule göre, Cibrîl'in Hz. Peygamber'e Kâbe'de, na-

mazın vakitlerini göstermek üzere imamlık etmesi Mi‘rac olayının ertesi

günü olmuştur.

Her din, yaratıcı kudret karşısında boyun eğmek ve kutsal ile bağlantı

kurmak temeli üzerine kurulur ve her dinde bunu sağlamak üzere öngörülen

merasimler bulunur. İslâm dininde yüce yaratıcı Allah'a yaklaşmanın yolu,

ona yükselmenin basamağı ve bu bakımdan en parlak ve önemli ibadet,

namaz ibadetidir. Bu özelliğinden dolayı namaz diğer bütün ibadetlerin özü

ve özeti sayılmıştır. Nitekim Hz. Peygamber bir hadislerinde

"Namaz dinin

direğidir"

(Tirmizî, “Îman”, 8;

Müsned

, V, 231, 237; Aclûnî,

Keşfü'l-hafâ

, I,

31-32)

buyurmuş, secdeyi de kulun Allah'a en yakın olduğu hal olarak ni-

telendirmiştir

(Müslim, “Salât”, 215; Nesâî, “Mevâk

ý

t”, 35)

.

Kelime-i şehâdetten sonra İslâm'ın en önemli rüknü olan namaz, günde

beş ayrı zaman diliminde olmak üzere kadın ve erkek her müslüman için bir

görevdir. Esasen namaz ibadetinin hiçbir amaç ve hikmeti olmasa bile, diğer

ibadetlerde olduğu gibi, namaz ibadetini sırf inanılan dinin bir gereği, yüce

yaratıcının bir emri olduğu için, hiç değilse bunun için yerine getirmelidir.

İbadetler, akla aykırı olmamakla birlikte, yapı ve muhtevaları itibariyle

akıl yoluyla kavranabilir, açıklanabilir konular dışında yer alırlar. Fakat na-

mazın, salt emredilmiş şekillerden ibaret anlamsız bir şey olmayıp amaç ve

hikmetlerinin bulunduğuna işaret eden âyet ve hadisler bulunmaktadır. Bir

kere, namaz diye tercüme ettiğimiz

salât

kelimesi, Arapça'da “dua etmek,

övmek, tâzim etmek” gibi anlamlara gelmektedir. İlgili âyet ve hadislere

göre namazın farz kılınmasındaki hikmetlerden biri de, namaz kılan kimse-

nin Cenâb-ı Allah'ın kudret ve kuvvetini, azabını, rahmetini, hayal ve hâfı-

zasına nakşederek nefsini tehzip etmesi ve bu suretle kendisini her türlü

fenalıklardan, hatalardan, suçlardan alıkoymasıdır. Allah düşüncesi ve kalbi

Allah'a bağlama, insanı her türlü fenalıktan alıkoyar. Namaz da Allah'ı sü-

rekli hatırlamanın en büyük vesilesidir. Nitekim âyette

"Beni hatırla-

mak/anmak için namaz kıl"

(Tâhâ 20/14)

buyurulmaktadır. Namaz emrini,

Allah Teâlâ'nın yeryüzüne melek aracılığıyla göndermeyip Mi‘rac gecesi Hz.

Peygamber'in huzuruna çıktığında ona tebliğ etmesi de

(Buhârî, “Salât”, 1;

Müslim, “Îmân”, 263)

, bu ibadetin müslümanın dinî ve ruhanî hayatı açısın-

dan önem ve anlamını göstermektedir. Bu sebeple de dinî literatürde namaz

ibadetinin bu yönünü, namazın kulun Allah'a ulaşması, kavuşması yolunda

önemli bir araç olduğunu anlatmak için

"Namaz müminin mi‘racıdır"

denil-