

228
İ
LMİHAL
nitelendirilir. Hadesten tahâret, namaz abdesti olmayan bir kimsenin
abdest
alması,
gusül
yapması gereken bir kimsenin gusül etmesi yani boy abdesti
alması demektir. Bu çeşit tahâret, maddî kirleri giderme, beden sağlığını
koruma gibi birçok yararı içinde bulundursa da esas itibariyle başka hik-
metlere mebnî dinî muhtevalı ve ibadet içerikli
(taabbüdî)
bir temizliktir.
Bilinen namaz abdestinin olmaması durumu, küçük hades diye; cünüp-
lük, âdet görme
(hayız)
ve loğusalık gibi, gusül yapmayı gerektiren durum-
lar ise büyük hades diye adlandırılır.
Cünüp olan kimseler, boy abdesti almadan namaz kılamazlar. Aynı şe-
kilde âdet yahut loğusalık halinde olan kadınlar da bu halleri devam ediyor-
ken namaz kılamazlar. Bu halleri sona erdikten sonra, namaz kılabilmek
için boy abdesti almaları gerekir. Boy abdesti almak için su temin edemeyen
veya su bulduğu halde bu suyu kullanma imkânı bulamayan kimseler
te-
yemmüm
ederler. Aynı durum, namaz abdesti almak için su bulamayan
kimse için de geçerlidir. Tilâvet secdesi ve şükür secdesi gibi namaz benzeri
işler
(eksik namazlar)
için de hadesten temizlenmiş olmak yani abdestli bu-
lunmak şart görülmüştür.
Namaz kılarken herhangi bir sebeple abdest bozulursa namaz da bozul-
muş olur. Namaz kılarken bilerek abdest bozucu bir fiil işleyen kişinin na-
mazı bozulur. Ancak bu iş, namazın sonunda yapılmış ise, kişi kendi fiili ile
namazdan çıkmış sayılacağı için Hanefîler'e göre namaz bozulmaz.
Özel durumlarında kadınlar namaz ve oruç gibi ibadetlerden muaftır.
Kur'ân-ı Kerîm'de hayız durumunun bir eza ve rahatsızlık hali olduğu bildi-
rilmekte ve erkeklerin bu durumdaki eşleriyle cinsel ilişkide bulunmaları
yasaklanmaktadır. Hz. Peygamber, bu durumda olan kadınların namaz kıl-
mayacaklarını ve oruç tutmayacaklarını açıklamıştır. Kadınlar bu dönemle-
rinde kılamadıkları namazları kazâ etmeyecekler, fakat tutamadıkları oruç-
ları kazâ edeceklerdir. Bu hükümler üzerinde icmâ edilmiş ve bu konuda
aykırı bir görüş öne sürülmemiştir. Öte yandan özel durumlarında kadınların
namaz ve oruç gibi ibadetlerden muaf tutulması, bir "haktan mahrumiyet"
değil, "görevden muafiyet"tir. İbadetler, bir dinin temel unsurları içerisinde
yer alması bir yana, o dinin alâmet-i fârikası, ayırıcı özelliğidir. İbadetler,
diğer sosyal ve hukukî kurumlardan farklı olarak, zamana ve zemine göre
değişme göstermeyen sabit konulardır. Üzerinde görüş birliği sağlanmış
ibadet konularında değiştirme yapılacak olursa, din, kendine mahsus özel-
liklerini yavaş yavaş yitirir ve tanınmaz hale gelir. Bu bakımdan özellikle
ibadet konularında gerçekleşmiş olan icmâlara dikkat etmek, bunlara aykırı