218
İ
LMİHAL
dinin bir emri olmasından önce, fıtratın gereği olduğu, dolayısıyla da mesele
dinler açısından ele alındığında ibadet şekillerinin önem kazandığı söylene-
bilir.
Kur'an'da ibadete ilişkin emirler, şekil ve biçim olarak ibadete yönelik
olmayıp, büyük ölçüde ibadetin mahiyetine, ibadetin kime yapılacağına ve
nasıl yapılacağına yöneliktir. Hz. Peygamber de söz ve fiilleriyle, Kur'ân-ı
Kerîm'de adı geçen ve ana çatısı oluşturulan ibadetlerin ayrıntılı biçimleme-
sini yapmıştır.
Doğallığı ve fıtrî oluşu noktasından bakıldığında, ibadet için ferdin ihti-
yacı ve eğitimi dışında bir amaç aramaya gerek bulunmamakla beraber,
bireysel ve toplumsal motivasyon sağlamak, bireye moral dayanıklılık ka-
zandırmak ve bazı sosyal yararlar elde etmek gayesiyle ona birtakım hik-
metler ve faydalar atfedilebilir.
İbadetlerin sırf Allah'ın emri olduğu için yerine getirilmesi gerektiği ve
emir varken de hikmet aramaya gerek bulunmadığı düşüncesinde olan ve
bu sebeple de ibadet için bir amaç ve yarar aramaya gerek olmadığını söyle-
yen bilginler bulunmakla birlikte, bilginlerin çoğu, insanlar tarafından bilin-
sin bilinmesin her emrin mutlaka bir hikmet ve maslahatı bulunacağını
söylemişlerdir. Bu bakımdan emre muhatap olan kişinin, o emri yerine geti-
rirken ondaki maslahat ve yararları, ne gibi amaçlar gözetilmiş olabileceğini
düşünmesi ve ondaki hikmetleri anlamaya çalışması insanı farklı bir şuura
ve farklı bir boyuta taşıyabilir.
İbadetin amacı üzerinde düşünürken onu bir tek boyuta indirgemek uy-
gun değildir. Bu hem ibadetin mahiyeti hem de bu ibadeti yerine getirenlerin
bulundukları mertebe ve seviye bakımından doğru değildir. Çünkü bir sevi-
yedeki insan için ibadetin amacının, sadece imtihan ve deneme olması uy-
gunken, başka bir seviye için ibadetin amacı nefsin terbiye edilmesi ve di-
siplin altına alınması yoluyla insanın yükselmesi olabilmektedir. Belki daha
üst bir seviye için ise Allah'a ibadet, bütün bu amaçların üstünde ve öte-
sinde gönüller için üstün bir haz, bir zevk ve bir nimet, ruhlar için bir vuslat;
kısaca insanın mutluluğu olacaktır. Meselâ Hz. Peygamber'in
"Benim mutlu-
luğum namazdadır"
sözü, namazın öneminin yanı sıra, Resûlullah’ın na-
maza atfettiği anlamı da göstermektedir. Çünkü ibadeti en üst düzey duygu
yoğunluğunda ifa eden Hz. Peygamber için namaz, yüce yaratıcı ile bir bu-
luşma ve O'nun huzurunda münâcât haline dönüşmektedir.