N
AMAZ
335
A) Sebepler
Namaz belli vakitlerde yerine getirilmesi gereken bir farz olduğu için, bir
mazeret olmaksızın tembellik ve ihmal yüzünden bile bile namazı vaktinde
kılmayan kimse günahkâr olur. Hz. Peygamber, uyuyakalma ve unutmayı bir
mazeret kabul etmiş ve bu iki sebepten biriyle bir namazın vaktinde kılına-
maması durumunda, hatırlanıldığı vakit kılınmasını söylemiştir. Hz. Pey-
gamber'in bu husustaki ifadesi şöyledir:
"Biriniz uyuyakalır veya unutur da bir
namazı vaktinde kılamaz ise, hatırladığı vakit o namazı kılsın; o vakit, kaçır-
dığı namazın vaktidir"
(Buhârî, “Mevâk
ý
t”, 37; Müslim, “Mesâcid”, 314-316)
.
Hadîs-i şeriflerde genel olarak namazın sadece uyku ve unutma duru-
munda, vaktinin haricinde kılınabileceği üzerinde durulmuştur. Bazı bilginler
bu iki mazeretin sınırlayıcı olduğunu düşünerek, tembellik ve ihmal yüzün-
den bilerek ve farkında olarak namazın kılınmaması durumunda, bu namazı
kazâ etmenin gerekmediği kanaatine varmışlar ve namazı farkında olarak
vaktinde kılmayanların, o namazı kazâ etme haklarının olmadığını, tövbe
ve istiğfar etmeleri gerektiğini öne sürmüşlerdir. Zâhirîler'den İbn Hazm ve
daha birkaç bilgin bu görüştedir. Bu görüş sahipleri, namazın kendi vaktinde
kılınmasının önemini, bu hususa titizlik göstermek gerektiğini ve namazı
ihmal ve tembellik sebebiyle bilerek vaktinde kılmamanın içten yapılacak
tövbe dışında, telâfi edilemez bir günah olduğunu vurgulamışlardır.
Ancak Hanefîler'in de içinde bulunduğu büyük çoğunluğu oluşturan fa-
kihlere göre; uyku veya unutma gibi insanın iradesini elinden alan bir özür
nedeniyle bir namazı kazâ etmek gerekince, bilerek kılmama halinde haydi
haydi kazâ gerekir. Bu görüş sahipleri de, namazı kazâya bırakmanın büyük
bir günah olduğunu, bundan dolayı tövbe etmek gerektiğini söylemişler,
fakat namaz müslümanın Allah'a karşı olan bir borcu olduğu için, bunu
gecikmeli de olsa ödemek durumunda olduğunu dikkate almışlar ve kazâyı
bir telâfi yolu olarak görmüşlerdir. Bu durumda kişi, namazı vaktinde kıl-
madığı için günahkâr olmuştur, fakat daha sonra kazâ ettiği için, namazı
terketme günahından kurtulmuş veya bu günahının affedilmesi yönünde
önemli bir adım atmıştır.
Vaktinde kılınamamış olan beş vakit farz namazın kazâsı farz, vitir na-
mazının kazâsı ise vâcip olur. Sünnet namazlar, kural olarak, kazâ edilmez.
Bununla birlikte bazı durumlarda, başka bir namazın vakti girmediği sürece
kazâ edilebilir. Meselâ sabah namazının farzı ile birlikte sünneti de vaktinde
kılınmamışsa, o günün öğle namazı vaktinden önce farz ile birlikte kazâ