Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  120 / 166 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 120 / 166 Next Page
Page Background

334

İ

LMİHAL

kısaltılması hükmünü getiren âyetin

(en-Nisâ 4/101)

hemen devamındaki bu

âyette yüce Allah Hz. Peygamber'e hitaben şöyle buyurmaktadır:

"Sen aralarında olup onlara namaz kıldıracağın vakit, onların bir kısmı

seninle namaza dursun ve silâhlarını da alsınlar. Secdeyi tamamladıkları

zaman bunlar arkaya geçsinler; namaz kılmamış olan öteki grup gelsin ve

seninle namaz kılsınlar; bunlar da silâhlarını alsınlar, tedbiri elden bırakma-

sınlar. Kâfirler sizi gafil avlamak için fırsat kolluyorlar ..."

(en-Nisâ 4/102)

.

Bu âyetin hükmünün devam edip etmediği konusunda âlimler farklı gö-

rüşlere sahiptirler. Fakihlerin çoğunluğu bu âyetin hükmünün devam ettiğini,

dolayısıyla böyle bir savaş durumunda aynı hükmün uygulanabileceğini ve

âyetin önerdiği kılınış usulünün, aynı zamanda cemaatle namaz kılmanın

önemini vurgulamayı amaçladığını ileri sürerler. Ebû Yûsuf'un da içlerinde

bulunduğu bazı âlimler, bu hükmün Hz. Peygamber'e has olduğunu ve günü-

müze hitap etmediğini söylemişlerdir. Âyetin üslûbu yanında, Hz. Peygam-

ber'le birlikte, onun cemaati olarak namaz kılma şeref ve fazileti ve sahâbenin

bu konudaki iştiyakı da dikkate alınacak olursa, korku namazı denilen bu özel

namaz kılma biçiminin sadece o döneme ait olduğu şeklindeki görüşün daha

tutarlı olduğu söylenebilir.

Fakihlerin çoğunluğuna göre korku namazı, düşman saldırısı gibi ciddi bir

tehlike anında cemaatin iki gruba ayrılarak, imamın arkasında farz bir namazı

nöbetleşe kılmalarıdır. İki rek‘atlı bir namazın ilk rek‘atını, dört rek‘atlı bir

namazın ilk iki rek‘atını imamla birlikte kılan birinci grup, ikinci secdeden

veya ilk oturuştan sonra cemaatten ayrılıp görev başına gider, ikinci grup

gelerek imamla birlikte kalan rek‘atları tamamlar ve göreve döner. İmam kendi

başına selâm verir. Daha sonra da birinci grup kıraatsiz, ikinci grup kıraatli

olarak nöbetleşe namazlarını tamamlar, böylece hem cemaatle namaz ifa

edilmiş, hem de görev aksatılmamış olur.

XV. NAMAZLARIN KAZÂSI

Bir namazı vaktinde kılmaya eda, vaktinden sonra kılmaya kazâ denir.

Vaktinde kılınamayan namaza

fâite

çoğulu

fevâit

denir ki, vakti içinde

yakalanamamış namaz anlamındadır. Vaktinde kılınamamış namazı ifade

için "kaçmış" anlamındaki fâite kelimesinin kullanılmış olması, bir müslü-

manın namazı kasten terketmeyeceğini, vakti içinde eda edeceğini, ancak

uyuma ve unutma gibi elde olmayan nedenlerle namazın "kaçmış" olabile-

ceğini hissettirmesi bakımından manidar bir seçimdir.