

N
AMAZ
327
çıkarılmıştır. Ayrıca yolcu olan kişinin, dört rek‘atlı farz namazlarını ikişer
rek‘at olarak kılmasına da izin verilmiştir. Buna "kasrü's-salât" denir.
Yolculukta dört rek‘atlı namazların kısaltılarak kılınmasının câizliği ko-
nusunda âyet ve Peygamberimiz’in uygulaması bulunmakta olup ayrıca
bilginler bu hüküm üzerinde icmâ etmişlerdir.
Namazların kısaltılmasına ilişkin âyet şudur:
"Yeryüzünde sefere çıktığı-
nız zaman, eğer kâfirlerin size kötülük etmesinden (fitne) korkarsanız, na-
mazları kısaltmanızda bir sakınca yoktur"
(en-Nisâ 4/101)
. Bu âyette kısalt-
manın korku şartına bağlanmış olması, bir önceki âyette Allah uğrunda
hicretten ve bir sonraki âyette savaş durumunda Peygamberimiz’in nasıl
namaz kıldıracağından bahsedilmesi, bu âyetin savaş vb. gibi olağan üstü
durumlara ilişkin olduğu, olağan dışı olmakla birlikte sıradan yolculuklara
ilişkin olmadığı izlenimini verse de, öteden beri seferîlik konusundaki hü-
kümler bu âyetle irtibatlı olarak ele alınmıştır.
Bunun yanında umre, hac ve savaş için yaptığı yolculuklarda Hz. Pey-
gamber'in namazları kısaltarak kıldığına dair şöhret derecesini aşmış haberler
bulunmaktadır. İbn Ömer, Hz. Peygamber'le yaptığı yolculuklarda, Hz. Pey-
gamber'in iki rek‘attan fazla kıldığını görmediğini; aynı şekilde Hz. Ebû Bekir,
Hz. Ömer ve Hz. Osman'ın da böyle davrandıklarını ifade etmiştir.
Yolcunun dört rek‘atlı farz namazları kısaltması mecburi midir, yoksa kı-
saltma konusu tamamen yolcunun tercihine mi kalmıştır?
Bu konuda inisiyatifin tamamen yolcu olan kişiye bırakılmasının uygun
olacağını yukarıda açıklamıştık. Burada, mezheplerin bu konudaki yakla-
şımlarına kısaca yer vereceğiz.
Hanefîler, namazların kısaltılması hükmünün Allah'tan bir bağış olduğu
yönündeki rivayeti esas aldıkları için, kısaltmanın bir ruhsat değil bir azîmet
hükmü olduğunu ileri sürerek bu konuda yolcuya tercih hakkı tanımamış ve
kısaltmanın vâcip olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre yolcunun bilerek dört
rek‘atlı namazı ikiye indirmeyip dört olarak kılması mekruhtur. Bununla bir-
likte kişi, iki rek‘at kılıp teşehhütte bulunduktan sonra iki rek‘at daha kılacak
olsa farzı eda etmiş, son iki rek‘at da nâfile olmuş olur. Ancak selâmı tehir
etmiş olmasından ötürü kötü bir iş yapmış sayılır. Seferî olan kişi, şayet birinci
teşehhüdü terketmiş veya ilk iki rek‘atta kıraatte bulunmamış ise farzı eda
etmiş olmaz. Bu görüşün bir devamı olarak, seferde iken kazâya kalan dört
rek‘atlık namazların normal duruma dönüldüğünde yine ikişer rek‘at olarak
kılınması gerektiği söylenmiştir. Hanefîler'in bu konuda, Hz. Ömer'den nakle-