

248
İ
LMİHAL
Namaz ibadetinin ana çatısını oluşturan şartlar ve rükünler bunlar ol-
makla birlikte, yukarıda da belirttiğimiz gibi, ta‘dîl-i erkân ve namazdan
kendi fiili ile çıkmak da fakihlerin bir kısmına veya çoğunluğuna göre na-
mazın farz veya vâcipleri arasında sayılır. Bu sebeple bu iki kavram hak-
kında burada bilgi verilmesi yerinde olur.
Ta‘dîl-i Erkân
Ta‘dîl-i erkân, rükünleri düzgün, yerli yerinde ve düzenli yapmak demek-
tir. Ta‘dîl-i erkâna riayetin sonucunda rükünler şekil olarak düzgün ve kıva-
mında yerine getirilmiş olur. Böylece kişi namazını üstün körü değil, "dört başı
mâmur" kılmış olur. Ta‘dîl-i erkâna yakın anlamda kullanılan "tuma'nîne"
kelimesi, yapılmakta olan rüküne hakkının verildiğine kanaat getirilmesi ve
yapılan işin içe sinmesi halini ifade eder ki ta‘dîl-i erkâna riayetin sonucudur.
Ta‘dîl-i erkân özellikle rükûda, rükûdan doğrulmada, secdede ve iki secde
arasındaki oturuşta söz konusu olur.
Hanefî mezhebi eserlerinde rükûda "tuma'nîne"nin, rükûdan doğrulduk-
tan sonra bir süre ayakta beklemenin
(kavme)
ve iki secde arasında bir süre
(“sübhanellâhi'l-azîm” diyecek kadar)
oturarak beklemenin
(celse)
sünnet
olduğu kaydedilmekle beraber kuvvetli görüşe göre bunlar ta‘dîl-i erkânın
birer boyutu olmak bakımından vâciptir.
Ta‘dîl-i erkân, Ebû Yûsuf'a ve Hanefî mezhebi dışındaki üç mezhebe
göre, ayrı bir rükün veya rüknün şartı olması itibariyle farzdır. Hanefî mez-
hebine göre
(Ebû Hanîfe ve Muhammed'e göre)
ise vâciptir.
Namazdan Kendi Fiili ile Çıkmak
Ebû Hanîfe'ye göre namaz kılan kişinin, namazın sonunda kendi istek
ve iradesiyle yaptığı bir fiil ile namazdan çıkması namazın rükünlerindendir.
Ebû Yûsuf ve Muhammed'e göre ise teşehhüt miktarı oturmakla namaz rü-
künleri itibariyle tamamlanmış olur. Bu görüş ayrılığının ayrıntı sayılabile-
cek bazı fıkhî sonuçları vardır. Buna göre bir kimse ka‘de-i ahîrede teşehhüt
miktarı oturduktan sonra kendi isteği ile, namazla bağdaşmayacak bir fiil
işlese, meselâ kendisine verilen selâmı almak veya hapşırana “çok yaşa”
veya “yerhamükellâh” demek gibi bir şekilde konuşsa, her üç imama göre
de namazı tamam sayılır. Fakat teşehhüt miktarı oturduktan sonra, kendi
isteği dışında bir sebeple namazı bozulsa Ebû Yûsuf ve Muhammed'e göre
bu kişinin namazı tamamdır, Ebû Hanîfe'ye göre ise tamam değildir. Hemen
abdest alıp kendi istek ve iradesiyle
(ihtiyar)
namazdan çıkmazsa namazı
geçersiz olur ve yeniden kılması gerekir. Yine son oturuşta, teşehhüt miktarı