

N
AMAZ
235
vakti girmiş olur. Bu zamana "asr-ı evvel" denir. Bir cismin gölge uzunluğu-
nun, kendi uzunluğuna veya kendi uzunluğunun iki katına ulaşıp ulaşma-
dığı hesaplanırken, güneşin tam tepe noktada iken cismin yere düşen gölge
uzunluğu
(fey-i zevâl)
hariç tutulur, yani toplam uzunluğa dahil edilmez.
Söz gelimi, yere dikilen 1 m. uzunluğundaki çıtanın güneş tam tepedeyken
yere düşen gölgesinin uzunluğu, ki buna fey-i zevâl denir, yarım metre ol-
sun. Bu durumda çıtanın yere düşen gölge uzunluğu 1.5 m. olduğu zaman,
gölgesinin uzunluğu kendi uzunluğu kadar
(bir misli)
olmuş olur. Çıtanın
gölge uzunluğu 2.5 metreye ulaşırsa, kendi uzunluğunun iki misline ulaş-
mış olur.
Bu ihtilâftan kurtulmak için, öğle namazını her şeyin gölgesi, fey-i zevâl
dışında, gölgesi bir misli olana kadar geciktirmemek; ikindi namazını da her
şeyin gölgesi, fey-i zevâl dışında, iki misli olmadıkça kılmamak evlâdır.
Normal kullanımda gündüz denilince, güneşin doğmasından batmasına
kadar olan süre anlaşılır
(örfî gündüz)
. Fakat şer‘î bakış açısından ise gün-
düz, fecr-i sâdıktan güneşin batmasına kadar olan süredir
(şer‘î gündüz)
.
Şer‘î gündüz örfî gündüzden daha uzun bir süredir. Öğle namazının vakti,
güneşin tepe noktasını geçip batıya doğru kaymasından itibaren başlar.
Güneşin tepe noktasını geçmesine "zeval" denilir. Zeval, örfî gündüzün tam
ortasına denk gelir. Meselâ örfî gündüz on saat ise, bu sürenin yarısı
(beş
saat)
zeval vaktidir ve güneş görünüşe göre gökteki yarı yolu katetmiş olur.
Şimdiye kadar her şeyin gölgesi doğudan batıya doğru düşmekte iken, bun-
dan sonra batıdan doğuya doğru düşmeye başlar. İşte güneşin tam bu yarı
yola geldiği anda yere düşen gölgesine "zeval anındaki gölge" anlamında
"fey-i zevâl" denir. Fey-i zevâlin yönü ve uzunluğu bölgenin ekvatordan
uzaklığına, kuzey veya güney yarıkürede oluşuna göre değişir. Bu anda
yere dikilen 1 m. uzunluğundaki bir şeyin gölgesi, meselâ yarım metre ol-
sun, fey-i zevâldir. Bu andan itibaren o şeyin gölgesi, fey-i zevâle ilâveten 2
metreye ulaşınca, yani 2.5 m. olunca, asr-ı sânî olmuş, İmâm-ı Âzam'a göre
öğle vakti çıkmış, ikindi vakti girmiş olur.
Tam zeval vaktinde namaz kılınmaz. Namaz kılınması câiz olmayan bu
vakit, çok kısa süren bir ana mı mahsustur, yoksa bu anın biraz öncesinden
mi başlar? Bir görüşe göre bu hususta örfî gündüz esas alınır. Buna göre tam
zeval vaktine, gündüzün bu ana kadar geçen süresi ile geri kalan süresinin
birbirine eşitliği anlamına gelmek üzere "istivâ vakti" denir ki, güneş sanki
herkesin başının üzerindeymiş gibi görünür. İşte namaz kılmanın câiz olma-
dığı vakit bu andır. Diğer görüşe göre ise, bu hususta şer‘î gündüz esas alınır.