266
İ
LMİHAL
mekte, içerik olarak namazın genel çerçevesine aykırı düşmektedir. Fakat
Şâfiî, dünyevî bir arzunun gerçekleşmesine yönelik olmakla birlikte sonuçta
bunun da bir dua olduğunu, dolayısıyla bu şekilde dua etmekle namazın
bozulmayacağını ileri sürmüştür.
VIII. EZAN ve K
A
MET
Namaza çağrıyı sembolize eden ezan ve k
a
met, müslümanların gerek
ibadet hayatında gerekse mûsikiden mimari ve edebiyata kadar İslâm kültür
ve medeniyetinde ayrı bir önem taşmaktadır. Burada sadece ezan ve k
a-
metle ilgili temel fıkhî bilgiler üzerinde durulacaktır.
Ezan sözlükte "duyurmak, bildirmek" anlamına gelir. İlmihaldeki anlamı
ise, farz namazlar için belli vakitlerde okunan "bilinen özel sözler"dir. Ezan
okuyan kişiye müezzin denir.
Müslümanlığın ilk zamanlarında bugün bildiğimiz şekilde ezan okunmu-
yordu. Namaz Mekke döneminde farz kılındığı halde, Hz. Peygamber'in Medi-
ne'ye gelişine kadar namaz vakitlerini bildirmek için bir yol düşünülmemiş ve
belki de cemaatle kılınmadığı için buna ihtiyaç duyulmamıştı. Medine'ye ge-
lindiğinde bir süre sokaklarda "es-salâh es-salâh” (namaza, namaza) veya "es-
salâtü câmia” (namaz insanları toplayıcı ve bir araya getiricidir veya namaz
birçok güzellikleri ve şükür çeşitlerini kendisinde toplar) diye bağırılmışsa da
bu yeterli olmamıştı. Hicretin ilk yılında Medine'de Mescid-i Nebî'nin inşası
tamamlanıp müslümanlar düzenli bir şekilde toplanıp cemaatle namaz kılmaya
başlayınca, Peygamberimiz namaz vakitlerinin girdiğini ve topluca namaz
kılınacağını duyurmak için ne yapılabileceğini arkadaşlarıyla görüşmeye baş-
ladı. Sonunda birkaç sahâbînin aynı şekilde rüya görmeleri üzerine bugünkü
bilinen şekliyle ezan ilk defa olarak Hz. Bilâl tarafından sabah namazında,
Neccâroğulları'ndan bir kadına ait yüksekçe bir evin damında okunmuş ve
artık Müslümanlığın bir şiârı, alâmeti haline gelmiştir. Bu bakımdan esasen
müekked sünnet olmakla birlikte, bir bölgede hiç okunmamasına karşı sert
yaptırımlar bulunduğu için, vâcip veya farz-ı kifâye ağırlığında olduğu kabul
edilmektedir.
Ezan aracılığı ile halka hem namaz vaktinin girdiği ve cemaatle namaz
kılınacağı duyurulmuş olmakta, hem de Allah'ın büyüklüğü, Peygamberimiz
Hz. Muhammed'in O'nun elçisi ve namazın kurtuluş yolunun kapısı olduğu
ilân edilmektedir. Namaz vakitleri güneşin hareketine göre düzenlendiği için